15 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi

Kitap İncelemesi: Paranın Satın Alamayacağı Şeyler

Aktif . Gösterim: 1017

Modern kapitalizmin doğduğu topraklar kabul edilen 13. yy İtalyası’nda iflas eden bankerlere yapılan uygulama Cenova’da farklı, Venedik’te farklıydı. Cenova’da iflas eden bir banker bir meydanda çıplak şekilde “kırbaç” benzeri bir cezalandırma ile “kalan tüm malvarlığını bağışladığını” haykırarak ve bir süre hapis cezası alarak bu kötü durumdan kurtulabilir ve hayatına kaldığı yerden devam edebilirdi. Buna karşın, Venedik’te iflâs eden bir banker, bu iflasın halkta (yatırımcılarda) yarattığı hasardan dolayı para cezası yerine kamusal, ekonomik ve sosyal yaşamdan tam anlamıyla dışlanarak cezalandırılırdı.

Bir devletin cezası fiziksel iken diğer devletin uygun gördüğü ceza ise ahlâkiydi.

Günümüze ve daha güncel bir duruma dönersek, dünyanın hemen yerinde pandemiden dolayı neredeyse her gün benzer haberlerle karşılaşıyoruz. Maske kuralına uymayan bir vatandaşa ceza kesiliyor, ya da müşteri limitine uymayan, saat limitine uymayan restoranlara, mağazalara para cezaları kesiliyor. Burada asıl amaçlanan ise hepimizin bildiği gibi toplumda COVID 19’a karşı yüksek otokontrol yaratarak salgının önüne geçebilmek.

Peki kamu görevlileri para cezası yerine toplumu, yukarıdaki davranışların yapılmasının toplumsal açıdan etik olmadığını ve bile isteye diğer insanlara zarar vermenin ahlâken doğru olmadığını insanlara yeterli seviyede anlatabilse, herkes temel insanlık ve vatandaşlık görevine daha fazla uyarak bu kurallara uymamanın doğuracağı zararlı sonuçlardan ortaya çıkacak vicdani yükü daha fazla çekmez miydi?

Para cezası uygulamasının yukarıdaki önerimden daha etkili olmadığı konusunda birçok kişiyle hemfikir olacağımı biliyorum. Bunu günlük hayatımızda hepimiz tecrübe ediyoruz. Para cezasını ahlâki kınamanın bir karşılığı olarak uygulamak, diğer bir deyişle bu vicdani yükü para ile ölçülebilir hale getirmek sorunu çözmeye yetmedi. İnsanlar hala sadece sıkıldıklarını gerekçe göstererek yasak olan saatlerde dışarı çıkabiliyor, maske zorunluluğuna uymayabiliyor ya da yasak şekilde müşteri ağırlayabiliyor.

Daha da ileri giderek bunu bir para cezası değil de “bu işin” ücreti olarak görenler bile oldu. Katlanacağı para cezasını kabul ederek maske takmayan, sokağa çıkma kısıtlamasında sokağa çıkan insanlar ya da limitten fazla müşteri alan mağazalar gördük, görüyoruz.

Bu durumda toplumsak ahlâkın baskın olması gereken yerde para cezası ile baskın olan piyasa ahlâkı, vicdani bu durumu yozlaştırıp önemini alçaltmadı mı?

Harvard Üniversitesi’nin en fazla alınan derslerinden birinin hocası olan, derslerinin videoları youtube gibi platformalarda bile milyonlarca kez izlenen siyaset felsefesi profesörü Michael J. Sandel de, Türkçe’ye “Paranın Satın Alamayacağı Şeyler” olarak çevrilen kitabında piyasanın rolünü ve sınırlarını toplumsal etik ile karşılaştırmalı olarak anlatıyor ve paranın hayattaki her şeyin ölçü birimi olarak kullanılmasının sakıncalarını ve piyasa ilkelerinin sınırlarını tartışıyor.

Sandel’e göre piyasanın zafer çağı 1980’ler Amerika ve İngiltere öncülüğünde gerçekleşmeye başladı. Kamu yararı için piyasanın (yazar burada serbest piyasa ekonomisini kastediyor) ön şart olarak görülmeye başlanması, “para”yı tek ölçüm aracı ve her şeyi de satılık bir meta haline getirdi. Bu durum ise piyasayı ve piyasa değerlerini ait olmadığı hayatın alanlarına doğru genişletti.

Sandel, isminde de yeterince açık ve net vurguladığı gibi kitabını şu soruların etrafında şekillendirmiş;

  • Para her şeyi satın almalı mı?
  • Para neyi satın almalı ya da almamalı? ve
  • Paranın her şeyi satın alabilir olmasının etkileri ne olur?

Bu soruları ise kitabında onlarca ve hatta yüzlerce örnek üzerinden açıklamış. Özel sağlık sigortalarından, kişiye özel sağlık hizmetlerine, şahıslara ve kurumlara verilen parasal teşviklerin toplumsal ahlâk üzerinde yaratacağı zararlardan kişi ve kurumlara kesilen para cezalarının etkilerine ve ücretsiz olması gereken hizmetlerin karaborsada fiyatlanmasından bazı reklam faaliyetlerinin hayatın normlarına olan olumsuz etkisini örnekleyen onlarca örneği birkaç farklı açıdan incelenmiş şekilde kitapta bulabilirsiniz.

Genel olarak paranın hayatımızdaki baskınlığı ve ahlaki normların giderek zayıflaması ile ilgili genel bir gözlemim olsa da bu konuyu kadar derinlemesine düşünme fırsatım olmamıştı ve bu örnekler üzerinden yazarla birlikte ben de epey kafa yordum açıkçası.

Özellikle dikkatimi çeken kısımlar ise piyasa savunucularının piyasa toplumu ile maksimum fayda ve optimum maliyet dengesine ulaşılacağını ve ahlaki normların da sınırsız olmayan kaynaklar olduğu için hayatın her alanında harcanması yerine daha sınırlı ve özel yerlere harcanması gerektiğini düşünmeleri oldu. Buna karşın piyasa ahlakının toplumsal etiğin önüne geçen durumlarında piyasa ilkelerinin işlemeyişini ise bir “anomali” olarak değerlendirmeleri ise ahlak yerine parayı kutsallaştırmanın bir yansımasından başkası olmuyor.

Sandel’e göre piyasanın zafer çağının yaşandığı günümüzde, piyasayı yeniden olması gereken sınırlara döndürmenin yolu bu konuları yüksek sesle dile getirmekten ve tartışmaktan geçiyor.

Bu düşünceye katılmakla beraber mevcut şartların geri dönülemez noktada olduğunu düşünüyorum. Bu andan itibaren kitapta onlarca örneği verilen konuların birinde dahi yazarın savunduğu şekilde davranmak, yazara bu fikirlerinde yüzde yüz katılmakla birlikte, ne yazık ki mümkün olamayacaktır. Bunun bana göre iki sebebi var; yazarın, kitabın içincü bölümünde tam anlamıyla gösterdiği toplumsal etik - piyasa etiği çatışması ve kitabın son bölümde onlarca örnekle değindiği ve toplum normlarında olmamasına ve tamamen piyasa alanında olmasına karşın piyasa etiğinin dizginlememesi halinde nerelere kadar gidebileceğini gösterdiği ve kendisinin de vurguladığı gibi toplumsal baskı ve günümüzün yaşam koşulları…

Kitabın bazı bölümlerinde yazarın verdiği örneklere “ama” ile yaklaştığım birkaç nokta oldu ancak devam eden diğer paragraflarda bu “ama”nın da yazar tarafından atlanmadığını görmek okuma keyfimi ve yazara olan saygımı bir kat daha arttırdı.

Oldukça akıcı ilerleyen kitabın çevirisini de bu açıdan başarılı bulduğumu söylemeliyim. Çevirmen notları da kritik birkaç kavramı anlamama yardımcı oldu.

"Para", "paranın toplumsal rolü", "serbest piyasa ekonomisi ve topluma etkileri" ve "toplumsal etik" gibi konulara ilgi duyanlara, okumaktan çok büyük keyif aldığım “Paranın Satın Alamayacağı Şeyler” kitabını tavsiye edebilirim. Hatta bu saydığım konulara ilginiz olmasa bile hayata bakış açınızı değiştirebileceğini düşündüğüm bu eseri mutlaka okumalısınız diyorum.

 


Paranın Satın Alamayacağı Şeyler

Orjinal Adı: What Money Can’t Buy? The Moral Limits of Markets

Yazar: Michael J. Sandel

Çevirmen: Mehmet Kocaoğlu

ISBN: 9786059305006

Birinci Baskı / Ocak 2016

Sayfa Sayısı: 299


/accafin


accafin-paranin-satin-alamayacagi-seyler-kitap-yeni


Bu yazıyı sosyal medyada paylaşmak için ekranın solundaki sosyal medya araçlarını kullanabilirsiniz.

accafin.com'u sosyal medyadan takip edebilirsiniz / @accafin

  

Yasal Uyarı: Her hakkı ACCAFIN.com sitesine ait olan bu makale ve makalede yer alan grafikler ve yorumlar, izinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Tags: kitap incelemesi

ACCAFIN | MUDEFIN

Vizyon; Muhasebe, Denetim ve Finans alanlarında öncelikli başvuru kaynağı olmaktır.


Misyon; Muhasebe, Denetim ve Finans alanlarında nitelikli yayınlar ile kullanıcıların bilgi ve farkındalık seviyelerinin artmasına yardımcı olmaktır.


Bizi takip edin!


Periyodik bültenler için mail grubuna üye olabilirsiniz

MUDEFIN | ACCAFIN Mobile

0
paylaşım!

Bizi takip edin..

Sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz...

0
paylaşım!